Kategoriler
KPSS Öneriler

KPSS Gelişim Psikolojisi – Psikolojinin Temel Yaklaşımları

Psikolojiye Giriş

Psikolojinin Temel Yaklaşımları konusuna girmeden önce psikolojinin ne demek olduğunu açıklayalım. Psikoloji Fransızca kökenli bir kelimedir. Türk Dil Kurumu psikolojiyi 4 farklı şekilde açıklamış. Bunlar;

Sponsorlu Bağlantılar

1. isim Ruh bilimi, ruhiyat

2. Bir grubu, bir bireyi belirleyen hareket etme, düşünme, duygulanma biçimlerinin bütünü
“Toplum psikolojisi.”

3. Ruhsal

4. edebiyat Herhangi bir edebiyat ürününde, kişilerin kişiliklerini belirleyen duyuş, düşünüş, davranış biçimi

Kısaca şunu söyleyebiliriz; Psikoloji bir bilim dalıdır ve insanların ve hayvanların davranışlarını, mevcut davranışlarının altında yatan sebepleri inceler.

KPSS,bu konuda psikolojinin tanımında çok psikolojinin insan, çevre ve davranış konuları üzerinde durmakta. Psikoloji sayesinde insanlar, davranışlarının ne anlama geldiğini öğrenmekte, bir sorun olduğunda bunun nedenini anlamakta, çevre şartlarına daha iyi uyum sağlamakta.

Sponsorlu Bağlantılar

Kısacası psikoloji, insanların olayları anlamasını, anladıklarını açıklamasını, açıkladıklarını tahmin etmesini, bütün bunları kontrol etmesini sağlar.

Psikolojinin Temel Yaklaşımları

Psikolojinin temel yaklaşımlarını 8 ana başlıkla toplamak mümkün. Bunlar;

  • Yapısalcılık
  • İşlevselcilik
  • Davranışçılık
  • Psikoanalitik
  • Bilişsel
  • Olgunlaşma
  • Hümanist
  • Biyolojik

Şimdi bu konuları biraz açalım. Mümkün olduğunca kısa olarak belirtmeye çalışacağız.

Psikolojinin Temel Yaklaşımları

Yapısalcılık

Psikoloji bilimi 1879 yılından önce felsefeye bağlıyken bu tarihte deneysel bir psikoloji laboratuvarının kurulmasıyla felsefeden ayrılmıştır. Bu laboratuvarın da kurulma amacı insan davranışlarının gözlemlenmesidir. Psikolojiyi bilim dalı yapan çalışmaları yapan Wilhelm Wundt, yapısalcılığı oluşturan kişi ise aynı yolda ilerleyen Titchener’dir.

Yapısalcılığa göre birey kendi duygusal durumunu ve zihinsel süreçlerini kendisinin test edebileceğini belirtmiştir ve içsel duygular, seziş ve düşünce gibi terimler üzerinde durmuştur. Tüm bunlarında İç Gözlem (İçe Bakış) Yöntemiyle mümkün olacağını belirtenTitchener, bu yöntemin bireyin kendini incelemesi ve bir olay ya da etki karşısında kendi hissettiklerini , aklına gelenleri dile getirmesi ve bunları anlatması şeklinde bir yöntem olduğunu belirtmiştir.

İşlevselcilik (Fonksiyonalizm)

İşlevselcilik (Fonksiyonalizm), Pragmatizm (Faydacılık) temelli bir felsefe sistemidir ve bunun kurucusu William James’tir. Yapısalcıların zihnin sadece yapısı üzerinde durduğunu ancak zihnin yapısından çok işlevinin önemli olduğunu vurgulamıştır. Zihin nasıl çalışır, ne yapar sorularına cevap arayan işlevselcilik zihnin çevresine uyum sağlamaya çalıştığını belirtmiştir. Bu doğrultuda işlevselcilik algılama, düşünme ve öğrenme süreçleri gibi zihinsel süreçlere önem verir. Görüldüğü üzere yapısalcılık içsel duygulara önem verirken işlevselcilik zihinsel süreçlere önem verir, bu ikisi arasındaki ayırt edici ve keskin farktır.

Davranışçılık

Davranışçılık’ın kurucusu John Watson kabul edilmektedir ve John Watson’ın yaptığı Davranışçılık tanımı şöyle; “Psikoloji gözlenebilir ve davranışlar içinde oluştuğu çevre koşullarıdır.” Çevreye verdiği önem nedeniyle içe bakış yöntemini yani yapısalcılığı reddetmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar

Zihnin doğuştan boş bir levha olduğunu ve her şeyin çevrenin etkisiyle şekillendiğini savunan Watson, davranışı uyaran ve tepki ikilisi içerisinde incelemiş ve öğrenme sürecini de ödüllendirme koşuluna bağlamıştır. Watson bir bireyi istediği gibi yoğurabileceğini çünkü her şeyin çevreye bağlı olduğunu belirtmiştir ve bilişsel süreçlerle ilgilenmenin yanlış olacağını savunmuştur. Bu konu ile ilgili John Watson’ın bir sözü vardır;

“Bana rastgele bir bebek verin, soyu, yetenekleri, eğilimleri, becelerileri ne olursa olsun, ondan istediğim şeyi yaratırım. Bir doktor, avukat ,tüccar , bilgin, hırsız ya da bir katil.”

Psikoanalitik

İnsanın doğuştan bencil ve kötü olduğunu belirten psikoanalitik yaklaşım genellikle davranış bozuklukları üzerinde durmuş ve bunları tedavi yoluna odaklanmıştır. Davranışı cinsel güdülerin ve toplumsal baskıların oluşturduğu bilinç dışı etkilerin yönlendirdiğini savunur.

Bu yaklaşımı oluşturan Sigmund Freud, insanların cinsellik ve saldırganlık gibi iki temel dürtüsü olduğunu söyler ve bu güdüler çoğu zaman toplum tarafından kabul edilmez ve bilinç dışına itilir. Freud’a göre bu bir yok oluş değil yeni davranışların ortaya çıkması için bir başlangıç noktasıdır.

Bilişsel (Gestalt)

İnsan dışarıdan yönlendirilerek ilerleyen bir varlık değil tam aksine çevresindeki uyarıcıları seçip algılayan , bunları işleyen , böylece çevresinde olanları anlamlandırabilen bir varlıktır. Dolayısıyla insan burada aktif roldedir ve etken olan kendisidir başkası değil. Gestalt yaklaşımındaki temel anlam bütünselci olmaktır. İçebakış yöntemini, yapısalcılar gibi problemin dibine inme amacıyla parçalamak için değil, tüm parçalara bir araya getirip bütünleştirmek için kullanırlar. Davranışçılara tepkili olan bilişsel yaklaşım , davranışçıların aksine zihinsel süreçlere önem vermişlerdir. Bu nedenle insanların davranışlarının uyarı ve tepki bağıyla açıklanması mümkün değildir.

Sponsorlu Bağlantılar

Olgunlaşma

Gelişimini biyolojik bir süreç olduğunu belirten bu yaklaşımın kurucusu Gessel’dir. Gelişimin olgunlaşma tarafından yönlendirildiğini belirten Gessel, çevresel faktörleri yadsımıştır. Bunlara ek olarak bireysel farklılıklarda dahil olmak üzere gelişim etkileyen temel nedenin genler olduğunu savunur. Gessel’e göre gelişim evrensel ve olgunlaşmayla ortaya çıkan bir süreçtir.

Hümanist (İnsancıl)

İnsan kendi davranışlarını örgütleyebilen, denetleyebilen , potansiyelini kendi kendine ortaya çıkarabilen ve yaşama anlam verebilen özgür bir varlıktır. Bu kuramın savunucularından olan Carl Rogers ve Maslow, Freud’un aksine insanın doğuştan iyi bir canlı olduğuna inanır ve Freud gibilerin tümdeneysel yaklaşımlarına kesinlikle karşı çıkmaktadır. Her bireyin tek, eşsiz ve benzersiz olduğunu belirten insancıl yaklaşım, insanın seçme şansı olan, kendini gerçekleştirmeyi temel alan bir varlık olduğunu belirtir. Dışarıdan bir müdahale olacaksa da bu, bireyin kişilik gelişimine katkıda bulunan bir müdahale olmalıdır.

Biyolojik

Bu yaklaşıma göre çevresel değişiklikler nörokimyasal olayları etkileyerek davranışta da nörokimyasal değişiklikler ortaya çıkartabilir. Mayer ve Donald O Hebb‘in işlevselcilikten etkilenerek ortaya çıkardığı bu yaklaşımın temelini doğal ayıklama oluşturmaktadır. Doğal ayıklama davranışların kalıtım yoluyla insanlara geçtiğini belirtir.

Biyolojik yaklaşım, davranışların doğuştan gelen biyolojik bir kökeni olduğunu belirtir ve davranışın, çevreye uyum süreci olduğunu vurgular. Şöyle ki, çevresel faktörler vücudumuzu etkileyerek bazı reaksiyonlar göstermemizi sağlar. Örneğin bir piknik ortamında temiz havada kendimizi iyi hissetmemiz gibi. Psikolojinin temel yaklaşımları konusu burada bitmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ne Nedir Vikipedi